MÜSİAD Şube Başkanı Yunus Akçin yönetim kurulu ile birlikte kentteki ulusal ve yerel basın temsilcileri ile bir araya gelerek, Malatya ekonomisinin dünü, bugünü ve yarını ile ilgili basın açıklaması düzenledi.
"Köklü tarihiyle önemli bir kültürel ve sosyal mirasa sahip böyle bir güzide şehrin ekonomik durumu içler acısı bir hale gelmiştir"
Malatya'nın Türkiye'nin en büyük 28'inci şehri olduğunu ve birçok siyasetçi, iş insanı, sanatçı, yazar, şair ve bilim insanının çıktığını belirten Akçin, "Malatya, köklü tarihiyle önemli bir kültürel ve sosyal mirasa sahiptir. Ancak, böyle bir güzide şehrin ekonomik durumu içler acısı bir hale gelmiştir. Malatya, yıllardır ekonomik gelişim noktasında önemli bir mesafe kaydedememiştir. Türkiye'nin milli gelir sıralamasında 62. sırada yer almaktadır. Bunun birçok nedeni vardır; bir şehri geliştiren, şehrin yetkili organları, Belediye Başkanları, Ticaret ve Sanayi Odası, Ticaret Borsası ve Sivil Toplum Kuruluşlarıdır. Bu yetkili organlar, şehrin gelişimine asıl katkıyı sunanlar olmalıdır. Ancak Malatya, bu anlamda büyük talihsizlik yaşamış, son 20 yılda görev alan yerel yöneticiler ve STK başkanları, şehrin gelişimini sağlayamamıştır" diye kaydetti.
"Şehir planlaması yapılırken gündelik meselelerden uzaklaşılmalı ve gelecek öngörüsüyle 50 yıllık, 100 yıllık planlar yapılmalıdır"
En son 1978 yılında Malatya'da sanayi sitesinin yapıldığını ve o günden bugüne yeni bir sanayi sitesi planı dahi yapılamadığını ifade eden Akçin, şöyle devam etti:
Küçük sanayi sitelerindeki esnaf ve sanatkârlar, fiziki şartlardan dolayı büyümeyi başaramamıştır. Maalesef bu meseleyi çözmesi gereken Esnaf Odası Başkanı, Belediye Başkanı, Ticaret ve Sanayi Odası yetkilileri gibi sorumlular, ortak bir karar alarak yeni bir sanayi sitesi ihtiyacını karşılayamamışlardır. Ancak 6 Şubat depreminden sonra sanayi sitesi inşaatına başlanmış olup, 714 adet iş yeri yapılacaktır. Ayrıca, acilen 2 bin 500 tane daha iş yerine ihtiyaç vardır. İşte bu geleceği öngöremeyen bakış açısı, şehrimizin bir adım ileriye gitmesini sağlayamamış, aksine geriye gitmesine sebep olmuştur. Bu durumu birkaç örnekle anlatmaya çalışacağım: Malatya Konferans Salonu, 1996 yılında açılmış ve 850 kişilik bir kapasiteye sahiptir. 2011 yılında açılan Kongre ve Kültür Merkezi'nin en büyük salonu ise 550 kişiliktir. 1996 yılında Malatya'nın nüfusu 390 bin iken, 2011 yılında 758 bin idi. Bir diğer örnek olarak MASTİ Otogarı'nı verebiliriz; 1998 yılında yapılmış olup, 26 yıldır hizmet vermektedir ve trafik ve benzeri sorunlar olmadığı takdirde 50 yıl daha hizmet verecek şekilde inşa edilmiştir. Buradan yola çıkarak şu değerlendirme yapılabilir; şehir planlaması yapılırken gündelik meselelerden uzaklaşılmalı ve gelecek öngörüsüyle 50 yıllık, 100 yıllık planlar yapılmalıdır. Bunun için Malatya'da yeni seçilen Belediye Başkanları, Ticaret ve Sanayi Odası, Esnaf Odaları ve Sivil Toplum Örgütleri ortak akıl yürüterek şehrin 50 yılını, 100 yılını planlamasına uygun yapılar yapılmasını sağlamalıdır."
"Şire Pazarı yerine, Ankara’da bulunan GİMAT veya Gaziantep’te bulunan GATEM gibi oluşumlar yapılmalıdır"
Akçin, "Malatya’mızın önemli meselelerinden biri de Şire Pazarı'nın dönüştürülmesidir. Yeni Şire Pazarı yapımıyla ilgili görüşmeler başladığında; sektörden biri olarak yeni bir Şire Pazarı yapılmaması konusundaki görüşümü defalarca dönemin Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreterine, Büyükşehir Belediye Başkanına, Malatya Ticaret Borsası'na ve birçok sivil toplum örgütü başkanına ifade ettim. Malatya, çok uzun yıllardır kayısı ihracatı yapan bir ildir. Ancak son 20 yılda Türkiye ihracatı yaklaşık 11 kat artarken, Malatya’nın ihracat oranı maalesef sadece yüzde 30-40 arasında bir artış göstermiştir. Malatya’nın başlıca ihracat ürünü olan kayısının yanı sıra ihraç edilecek ürün çeşitliliği artırılamadığı için ihracatımız neredeyse yerinde saymıştır. Bu durum bizim için olumsuz bir tablo sunmaktadır. Ancak, olumlu bir yön olarak 450 milyon dolarlık ihracat oranıyla yaklaşık 115 ülkeye ihracat yapmaktayız. Şimdi düşünmemiz gereken, bu olumsuz durumu nasıl olumlu duruma çevireceğimizdir. Bu noktada şöyle bir öneri sunuyoruz: Şire Pazarı yerine, Ankara’da bulunan GİMAT veya Gaziantep’te bulunan GATEM gibi oluşumlar yapılmalıdır. Şire Pazarı'nın GATEM benzeri bir yapıya dönüştürülmesi, ürün çeşitliliği bakımından da bir artışı beraberinde getirecektir. Fındık, Antep fıstığı, badem, ceviz, kaju, dut, incir, kuru üzüm gibi kuruyemişlerin ticaretini yapan toptancılar için de şehrimiz ticari anlamda cazip hale gelecektir. Kuru kayısıyı alan ithalatçı, yukarıda saydığımız ürünleri de almakta ve bu ürünlere de ulaşım kolaylaşırsa, ihracatımız 3-4 yıl içerisinde 1 milyar dolara ulaşabilir. Ayrıca, Doğu Anadolu’da yer alan 14 şehre tanıtım yapılarak bu pazardan alışverişin yapılması sağlanırsa, sıcak ticaretin önü açılacaktır" ifadelerini kullandı.
"Dünya kuru kayısı ihtiyacının yaklaşık yüzde 85’i Malatya tarafından karşılanmaktadır. Ancak bu önemli ürünün başka bir ürüne dönüştürülmesi konusunda bugüne kadar başarı elde edilememiştir"
Kayısı'nın, Malatya için üretim, dış ticaret ve istihdam açısından en önemli ürün olduğuna vurgu yapan Akçin, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Dünya’da üretilen kayısının önemli bir bölümü taze kayısı olarak tüketilmektedir. Bu anlamda Malatya, özellikle kuru kayısı alanında çok önemli bir yer teşkil etmektedir. Dünya kuru kayısı ihtiyacının yaklaşık yüzde 85’i Malatya tarafından karşılanmaktadır. Ancak bu önemli ürünün başka bir ürüne dönüştürülmesi konusunda bugüne kadar başarı elde edilememiştir. Kuru kayısının adeta tek üreticisi konumunda olan ve rakipsiz görülen Malatya’nın bu ürünün dönüştürülerek kullanılmasını başaramamış olmasının başlıca nedeni ise finans kaynağı eksikliğidir. Dikkat çeken husus, bu noktada sürekli Malatya içinden bir girişim yapılması beklentisidir. Malatya’da bu anlamda birkaç deneme olduğu görülmektedir; ancak markalaşma ve pazara giriş anlamında sonuç alınamamıştır. Ülkemizin dünya genelinde başat olduğu fındık-fıstık gibi ihraç ürünlerinde fiyat istikrarı sağlanmasının temel sebebi, tam da bahsettiğimiz ürünün dönüştürülmesi gerçeğidir. Bu ürünler, sektörün ulusal markaları tarafından başka ürünlere dönüştürülmektedir. Hal böyleyken, Malatya kuru kayısısının dönüştürülmesi için neler yapılabilir? Öncelikle bu durumun başlıca sebebi olan finans eksikliğinin giderilmesi gerekmektedir. Malatya’nın son yıllardaki kayısı ihracat miktarı yaklaşık 70 bin ton civarındadır. Bakanlar Kurulu kararıyla, ihracatı yapılan ürünler için ton başına 200 Dolar ihracat yapan firmadan alınarak yıllık toplam 14 milyon dolar bir kaynak oluşturulabilir. Bu kaynağın yarısı, yani 7 milyon doları ihracatçıya verilerek, kalan 7 milyon dolar ile kayısı tanıtım ve AR-GE birimi kurulabilir. Böylelikle kayısının bir ürüne dönüştürülmesi için çalışma yapılması için bir fon sağlanmış olacaktır. Ancak bu şekilde kayısının hak ettiği değere ulaşması sağlanabilir."
"Fiyat istikrarının önümüzdeki süreçte sağlanabilmesi için TMO tarafında mutlaka kuru kayısı alımı yapmalıdır ayrıca çiftçimizin memnun olacağı bir fiyat açıklanması da beklentiler arasındadır"
Akçin, "İçinde bulunduğumuz 2024 yılı için kayısı rekoltesi açıklandı. Buna göre Malatya’da 107 bin ton kuru kayısı beklenmektedir. Çevre iller ile birlikte değerlendirildiğinde 120 bin ton kuru kayısı rekoltesine ulaşılacağı tahmin edilmektedir. Son yıllarda rekolte düşüklüğü nedeniyle ihracat rakamlarında ciddi bir düşüş yaşanmıştır. 2023-2024 döneminde ihracatımız yaklaşık 65 bin ton civarında olacaktır. Bu yıl devreden kuru kayısı miktarı ise 20 bin ton civarında olmuştur. Toplamda 140 bin ton kuru kayısımız mevcuttur. Malatya ekonomisinin yüzde 70’ini oluşturan kuru kayısının fiyat istikrarının önümüzdeki süreçte sağlanabilmesi için TMO tarafında mutlaka kuru kayısı alımı yapmalıdır ayrıca çiftçimizin memnun olacağı bir fiyat açıklanması da beklentiler arasındadır. Aksi taktirde ileriki dönemlerde oluşacak fiyat istikrarsızlığı derin kırılmalara sebep olacaktır. Hâlihazırda büyük bir deprem felaketi ile her anlamda sarsılmış, büyük maddi kayıp yaşamış ve en büyük geçim kaynağı kayısı olan bir şehir içinden çıkılması güç bir durum ile karşı karşıya kalacaktır. Tarım bakanımıza, TMO Genel Müdürümüze, Milletvekillerimize çağrıda bulunuyorum; bu konuyla alakalı acil bir şekilde durum değerlendirmesi yapılmalı ve 666 ürün fiyatı açıklanıp alım yapılması konusunda gerekli hassasiyet gösterilmelidir" dedi.
"Malatya’mızın yeniden ayağa kaldırılması için her birimizin elini taşın altına koyması gerekmektedir"
Malatyalı iş insanlarına da çağrıda bulunan Akçin, "Geçmişten günümüze birçok medeniyete ev sahipliği yapmış olan şehrimiz; Kahramanmaraş merkezli 6 Şubat 2023 depremlerinden en fazla etkilenen ikinci şehir olarak zorlu bir süreçten geçmektedir. Devlet’imiz depremin hemen ardından tüm gücüyle bölgeye yönelik çalışmalarını başlatmıştır. Deprem bölgesinde konutların yapılması, şehirlerin yeniden yapılandırılması, ticari, sosyal ve ekonomik faaliyetlerin canlandırılması için pek çok çalışma yürütülmektedir. Ancak, şehrimizin yeniden inşası, kalkınma ve istihdamın sağlanması, üretimin canlandırılması ve sanayinin kalkındırılması için Malatya’nın özellikle Malatyalılara ihtiyacı vardır. Bu bağlamda, Malatya’mızın yeniden ayağa kaldırılması için her birimizin elini taşın altına koyması gerekmektedir. Bu süreçte Malatya Büyükşehir Belediyesi ve ilçe belediyelerine verilecek destekler büyük önem taşımaktadır. 5779 Sayılı Kanun’a göre, Büyükşehir Belediyesi sınırları içinde yapılan genel bütçe vergi gelirleri tahsilat toplamının yüzde 6’sı büyükşehir payı olarak ayrılmaktadır. Bu nedenle, Malatya merkezli ticari firmaların artırılması, belediyelere verilecek desteğin önemli bir unsuru olarak ortaya çıkmaktadır. Malatyalı iş insanları tarafından kurulan ticari firmalar ve şirketler Türkiye ekonomisinde büyük bir yer tutmaktadır. Malatyalı iş insanlarından; Malatya dışında İstanbul, Ankara ve İzmir gibi şehirlerde merkezi bulunan firmaların, şirket merkezlerini Malatya’ya taşımaları, Malatya Büyükşehir Belediyesi ve ilçe belediyelerinin gelirlerinin artmasına katkı sağlayacaktır. Elbette, hükümetin de bu konuda Malatyalı iş insanlarına destek vermesi gerekmektedir. Bu firmaların merkezlerini Malatya’ya taşımaları için gerekli teşvik ve yardımların hükümet tarafından sağlanması, MÜSİAD Malatya Şubesi olarak talebimizdir" ifadelerine yer verdi.
"Doğru kararlar almak için doğru zamanda doğru kişilerle toplantı ve istişare yapmak zorundayız"
Yeni seçilen belediye başkanlarına da tavsiyelerde bulunan Akçin, son olarak şunları kaydetti:
"Malum, 6 Şubat depreminden en çok etkilenen ikinci il Malatya'dır. Malatyalılar çok ağır bir travma yaşadı; her birimiz derin keder ve hüzün hali içinde kaldık. Vefat edenler ve yaralananlar oldu; vefat edenlere rahmet, yaralılarımıza acil şifalar diliyorum. Deprem, her ne kadar olumsuz bir hadise olsa da kriz sonrasında bizlere şehrin imarı ile ilgili bazı fırsatlar da sundu. Bunu iyi değerlendirmek hepimizin görevidir. Depremden önce yapılan yanlış şehir planlamalarının artık yapılmaması ve doğru işlerin yapılması için her birimiz çalışmalıyız. Malatya, çok küçük bir alana sıkışmış bir şehir. Yeni yapıların yapıldığı yerlerdeki plansızlık ise şehrin gelişmesini önlüyor. Örneğin, Fahri Kayahan Bulvarı iyi bir örnektir; orada yapılan binaların altına işyerleri fiziki anlamda çok büyük yapıldığından sadece 1-2 sektör orada işyeri açabiliyor. Örneğin, cafe, market veya mobilya mağazası gibi. Halbuki bakkal, terzi, kuaför, lokanta, kırtasiye vs. gibi sektörlerin de oralarda olması gerekiyor. Şehri ancak böyle merkezler yaparak geliştirebiliriz.
Malatya’da işyerlerinin düzensiz bir şekilde açılması, Malatya esnafının gelişmesine büyük zarar vermektedir. Bir mahallenin ihtiyaç duyduğu market, manav, fırın sayısı önceden belirlenmeli ve ona göre ruhsat verilmelidir. Her isteyen istediği yere işyeri açamamalıdır.
Malatya’da ortaya çıkan kötü bir alışkanlık, her isteyenin istediği gibi işyerinde tadilat yapabilmesidir. Örneğin, 3-4 yıl önce Sıtmapınarında bir işyerinin fiziki alanında yapılan yanlış tadilat işlemi, 30'a yakın vatandaşın yaralanmasına neden olan elim bir hadiseye yol açmıştır. Malatya, bu olumsuz hadiseyle Türkiye gündemine oturdu. Şehrin en merkezi yerinde bu şekilde bir tadilatın izin alınmadan yapılabiliyor olması ise bu şehrin ne kadar disiplinsiz, kuralsız yaşadığının güzel bir örneğidir.
Yeni seçilen belediye başkanlarımız bu tür önemli konuları gündemine almalı, şehrin, mahallenin, semtin ihtiyaç duyduğu yaşam alanlarının planlamasını yapmalıdır. Şehrin ihtiyaç duyduğu istişare mekanizmasının tesis edilmesi, buna göre ihtiyaç duyulan alanlarda komisyonlar oluşturulması (akademisyen, iş insanı, bürokrat, meslek erbabı) ve komisyonların her kesimden kişiyi temsil etmesi gerekir. Doğru kararların çıkması için bu mekanizmanın acilen kurulması ve çalıştırılması gerekmektedir.
Şehirde bulunan STK'lar toplantıya çağrılıyor ve konu imar olmasına rağmen eğitim STK'ları, yardım STK'ları gibi herkes çağrılıyor. Olması gereken, Mimarlar Odası, Müteahhitlik Derneği gibi dernekleri çağırmaktır ki sorunun çözümü hakkında hızlı yol alınması sağlansın. Ayrıca bir toplantının gündemi olmalıdır, ilgililere gönderilmeli, ilgililer gerekli hazırlığı yaparak bu toplantılara katılmalı ve fikirlerini beyan etmelidir.
Yaklaşık bir buçuk yıldır bu görevi yapıyorum ve Valilik, Belediye gibi kurumlar tarafından toplantılara çağrılıyorum. Ancak toplantı gündemini sorduğumda 'STK toplantısı, tüm başkanlarımız davetli' tarzında cevaplarla karşılaşıyorum. Biz, gündemi olmayan toplantılarda kaybedilecek 1 dakikası olmayan bir durumdayız; zamanı verimli kullanmak, doğru kararlar almak için doğru zamanda doğru kişilerle toplantı ve istişare yapmak zorundayız."
Yorum Yazın