© Güney Postası

Emekli Albay: Darbelerin temelini 1492'de Osmanlıya getirilen Yahudiler oluşturuyor

Osmanlı döneminden şimdiye kadar yapılan darbelerle ilgili bilgi veren Emekli Albay Mehmet Yavuz Ay, 28 Şubat Darbesi özelinde tüm darbelerin temelinde 1492 yılında 100 bin civarında Yahudi'nin Osmanlı topraklarına yerleştirilmesiyle başladığını söyledi.  

Türkiye'de darbe geleneği ve 28 Şubat Darbesi ile ilgili İLKHA'ya değerlendirmelerde bulunan Emekli Albay Mehmet Yavuz Ay, Osmanlı yıkılışından sonra Türkiye Cumhuriyeti'ni kurma iradesi de 1492'de İspanya'dan Osmanlıya getirip Selanik, Edirne, İstanbul ve İzmir'e yerleştirilen 100 bin civarındaki Yahudilere kaldığını belirti.

Tüm darbelerin hedefinde Müslüman halkın kültürel değerleri ile savaşmak olduğunu aktaran Ay, "Çanakkale'de 100 binlerce şehit verdiğimiz savaş sonrası savaştığımız ülkelerin felsefelerini, ideolojilerini ve hatta giyim kuşamlarını ve kültürlerini buraya taşımışız. O zaman şu soruyu sormak gerekiyor. Bu kadar savaşı ve şehidi niye verdik?" dedi. 

Harp okuluna girmeden önce namaza başladığını belirten Ay, "Fakat orada çok farklı bir dünya ile karşılaştığımızda oldukça şaşırmıştım. Bir gün bir takım komutanı bizi karşısına aldı. Eline, Amerikan piyade talimnamesini aldı. Harbi okuldaki merkez binayı göstererek 'burası sizin kıbleniz. Bu kitapta sizin Kur'an-ı Kerim'iniz' diyebiliyor. Tabi, Osmanlı bir asker devletiydi. Osmanlıda sivillere (üniforma giymeyen) başıbozuk denirdi. Mesela bir tabur mevcudu sayılırken zabitler ve erbaşlar sayıldıktan sonra şu kadarı da başıbozuk diye sayım gerçekleşirdi. Tabii iyi gelenekler alınmadığı için bu Osmanlıdan Türkiye Cumhuriyeti'ne de geçti. Sürekli bize şunu derlerdi; 'bu sivillere güvenirdi, siz Harbiyeliler geleceğin teğmeni, generali, genelkurmay başkanı ve geleceğin Cumhurbaşkanısınız.' Yani bu ülke askeri bürokrasinin tek başına sahip çıktığı kendisinin kurduğu ve kurtardığı bir ülke olarak gördükleri için tüm tasarruf yetkisinin kendilerinde olduğunu düşünlerdi. Bu asker devleti özelliği dolayısıyla hem Osmanlı döneminde hem Cumhuriyet döneminde askeri bürokrasi karşısında etkin, kendine güvenen, üreten, verimli ve sivil bir bürokrasi hiçbir zaman olmamıştır. Bunun altının çizilmesi lazım." ifadelerine yer verdi.

"Müslüman Anadolu halkı Türküyle, Kürdiyle ve diğer unsurlarıyla bu ülkeyi hiçbir zaman yönetmelikler"

Osmanlı yıkılışından sonra Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulması ile ilgili konuşan Ay, "Türkiye Cumhuriyeti'nin nasıl kurulduğunu ile ilgili sahih kaynaklara da bakmamız gerekiyor. Müslüman Anadolu halkı Türküyle, Kürdiyle ve diğer unsurlarıyla bu ülkeyi hiçbir zaman yönetmelikler. Niye yönetmelikler ya da yönetemedikleri sorusunun da cevabına baktığımda bugün biz çocuklarımızı Sarıkamış'ta, Osmanlı Rus harbinde, Çanakkale'de, Yemen'de, Galiçya'da ve Balkan savaşlarında kaybetti. Lisede okuyan çocuklar cepheye gönderildiler. Hatta belki de silahı boyundan büyük bir ortak çocukları bile mecburiyetten dolayı cepheye götürüldüler. Anadolu'nun Müslüman halkı okumuş yazmış, çocuklarını kaybettiğinde Türkiye'de Türkiye Cumhuriyeti'ni kurma iradesi de mühtedilere düştü. Kimdi onlar? 1492'de İspanya'dan Türkiye'ye getirilen Halil İnalcık Hocanın kitabındaki söylemle söylüyorum. '100 bin civarında Yahudi Türkiye'ye getir.' Bunlar Selanik, Edirne, İstanbul ve İzmir'e yerleştirildiler. Tabii bir devlet kurmak, bir idari tasarruf yapılabilecek bir memleket kurmak kolay bir iş değildir. Bizim bunları kuracak kadrolarımız eritilmişti. Ve Türkiye'de de bunu yapabilecek bir tek ekip Sabetay Sevi kişinin ekibiydi. Bunlara Osmanlıca mühtedi deniliyor. Tabii ki okuyanlar, yazanlar, üretenler onlardandı." şeklinde belirtti.

"28 Şubat'ı konuştuğumuzda darbenin Müslüman halka karşı yapıldığı kanaati genellikle vardır"

Konuşmasının devamında Ay, şunları aktardı:

"Tabii bu bizim 28 Şubat'a bakabilmemiz için buraları daha çok görmemiz gerekir. Buraların görmediğimiz takdirde 28 Şubat'ı anlamamız da mümkün olmaz. Bugüne kadar da yeterince de bu konunun anlaşıldığı kanaatinde de değilim. Zaman zaman özellikle o dönemden bu döneme yani 28 Şubat'ı konuştuğumuzda darbenin Müslüman halka karşı yapıldığı kanaati genellikle vardır. Tanklar yürütülmüştür. Birtakım Fadimelere kalkancılara roller verilmiştir. Hatta namaz ve başörtü üzerine sakal ve sarık üzerine senaryolar yapılıp darbelerin meşru hale getirilmeye çalışıldığı ile ilgili algıları biliyoruz. Hatta bu 28 Şubat'a 'post modern darbe' denmesinin sebebi diğer darbelerden biraz daha farklı olması dolayısıylaydı. Milli güvenlik kurulunda yapılan toplantı sonrası hükümetin istifa ettirilmesi. Burada alınan kararların imzalatılması süreci vardı. Osmanlı varisi bir ülke İslam coğrafyasına güvenlik şemsiyesi oluşturmuş, bir Osmanlı üzerine gelen bir ülkenin başı boş bırakılması mümkün değildi.

"Anadolu'nun Müslüman halkı olarak biz sadece piyon olarak kullanmışız"

Darbe kime karşı yapıldığı sorusunun bugün tekrar konuşulması gerektiğini söyleyen Ay, "1492'de 100 bin kişilik nitelikli kadroyla Türkiye'ye gelip bir ülke kuralların amaçları İttihat Terakki'nin nasıl vurulduğu hatta 1826'da Vaka-i Hayriye Olayında, Yeniçeri Ocağının kapatılmasının farklı farklı etkenlerin de düşünecek olursak aslında bu Türkiye'de Yahudi cemaatiyle sabetayist dediğimiz grupla Ermeni ve Rumları da Osmanlı bürokrasisini oluşturdukları için bunlar arasındaki bir mücadele tarafının da olduğunun altını çizeyim. Fakat bu konu çok uzun bir konu ama burada Anadolu Müslüman halkı nereyi doldurmuş, onlar kendi aralarında bir iktidar yönetim mücadelesi yapmışlar. Ülkenin sahibi olma noktasında kendilerini öne çıkartmak için birbirlerine de operasyon yapmışlar. Fakat Anadolu'nun Müslüman halkı olarak biz sadece piyon olarak kullanmışız. Yani onların esas derdi. Kendi aralarındaki iktidar mücadeleleri içerisinde de bizi kullanmaktan ibaret olmuş. Dediğim gibi bu konu aslında çokça tartışılması konuşulması gereken bir konudur." diye konuştu.

"100 binlerce şehit verdiğimiz savaşın sonrası savaştığımız ülkelerin felsefelerini, ideolojilerini ve hatta giyim kuşamlarını ve kültürlerini buraya taşımışız"

Osmanlı kendi tabakasındaki Hıristiyan çocuklarını devşirerek bunların genellikle çok zeki olanlarını bürokraside kullanmış önemli bir kısmı da Yeniçeri Ocaklarında asker olarak kullanılmışlar. Böyle bir hal olmuş ki cumhuriyetle beraber bir meşruluk gayri meşruluk savaşı başlamış. Meşru olan nedir? Gayrimeşru olan nedir? Sorusuna baktığımızda da ki bütün Türkiye'de yapılanların çoğu darbedir. Bir tek ihtimal vardır. Bunun da altını çizeyim. Türkiye'yi kuran bu irade ana unsuru ana fikri islamofobinin merkez ülkesinin Türkiye olduğu gerçeği üzerine kurulan bir ülke inşa edilmiş. Ve namaz, oruç ve Müslüman halkın kültürel değerleri dahil olmak üzere bunlar aşağılanmış, yok sayılmış itibarsızlaştırılmış. Dolayısıyla Müslümanlar üzerinden İslam itibarsızlaştırılmış. Yoksa Çanakkale'de 100 binlerce şehit verdiğimiz savaşın sonrası savaştığımız ülkelerin felsefelerini, ideolojilerini ve hatta giyim kuşamlarını ve kültürlerini buraya taşımışız. O zaman şu soruyu sormak gerekiyor. Bu kadar savaşı niye verdik? Bu kadar şehidi niye verdik?" diye sorudu.

Harp okulunda kendisine sıkça sorulan sorularla ilgili de son olarak Ay, "Niye namaz kılıyorsun? Eşin niye örtülü? Niye eğlencelere gelmiyorsun?" gibi sorularla karşılaştıklarını söyledi.

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER